Karar verdim unutmaya
Karar verdim ayrılmaya
Çekip gitsen buradan
Gitsem çok uzaklara
Çocuk gibi mutlu olsam
Karar verdim unutmaya sen
iKarar verdim ayrılmaya
Daha önce hiç kimse
Hayatımda hiç kimse
Senin kadar incitmedi böyle
Bir dargın bir barışık
Aklım hep karmakarışık
Yeter yeter üzme beni
Acılarımı birer birer yakıp gideceğim
Yine tam aşkın ortasından dalıp geçeceğim
Geceleri günleri sayıp, kendi derdine yanıp
Sen ağlarken ben güleceğim
Heroes'un merakla beklenen 3 sezonu tabi ki Amerika da yayınlanmaya başlayalı çok oldu.Ama maalesef Türkiye'de 30 Kasımda ekranlara gelmeye başlayacak..Gerçi bu sefer biraz erken denebilir bu sürece şuan hali hazırda Chapter 10 yayınlandı..Bende ne yapsam neyapsam da izlesem derken sonunda ilk 9 chapter i bi yerden buldum ve hiç gözümü bile kırpmadan bi oturuşta izledim bitirdim..Şimdi yaptığım hatanın farkına varıyorum beklemek zor geliyor yeni bölümlerini..Azcık dizinin bu yeni sezonundan bahsedeyim de milletin merakını geberteyim dedim...
Cidden şimdiye kadar ki en iyi sezon bu diyebiliriz.Herşey tepe taklak bi durumda..Karşımıza ilginç sırlar açığa çıkıveriyor..Zaten sloganı da 2 taraf vardır diye başlıyor karanlık ve ışık..Bu sezonda kim iyi kim kötü biraz anlamakta zorluk çekebiliyoruz..Ki düşünün yani (kimseler sevmesede benim en sevdiğim karakter) Sylar iyi oluyor..Dizide yine geleceğe gidip gelmeler mevcut..4 yıl sonrasında kim derdi ki Sylar ın güçlerini bi kenara bırakıp oğlu için yaşayacağını?
Hep başından beri dizinin bi kişinin ismi geçip duruyordu ama ölü olarak..Birden o kişinin ölmediğini ve bu kötü adam vardı ya asıl buggy man işte o olduğunu görücez..Peter,Nathan in bi kardeşi olduğunu öğrendik hemideee Gabriel..Yani Sylar..İzlememiş olanlar için baya diziyi paramparça ettim heralde..Birileriyle oturup konuşmak istedim izlediklerimi ama nedense çevremde Heroes hayranı pek kalmamış..O yüzden bi yerlere yazmam gerek diye düşündüm.Hiro'nun ben kahraman olmalıyım nidalarıyla yaptığı hataları görüyoruz..Ki bu cidden dünyanın sonunu hazırlayan hatalardı..Diziden direk Hiro yu atsak valla güllük gülistanlık yaşıcaklar aslında..Claire iyilik meleği olacam derken sanırım o da kötülere karışıyor..Ana karakterlerden Niki Sanders ölmüştü malum..Ben ihtimal vermemiştim ama cidden ölmüş..Onun da yolunu bulmuşlar eh Ali Larter yabana atılacak kadın değil ya..O yüzden hikayeye onun üçüzü olduğunu eklemişler bu da Tracy Strauss..Kendisi dokunduğu herşeyi dondurabiliyor..Nathanla aşk yaşıcak..Ve hepimizin en sevdiği karakter yani Matt Parkman..O da aşka karışanlardan Daphne diye bi fransız sarışına aşık oluyor ve ileride çocukları olucak..Suresh e gelelim hiç sevmezdim kendisini hala da sevmiyorum ki millet nefret edicek nerdeyse ondan..Maya yı kurtarcam derken içinde bi bencillik ve güç hissi yaşıyor ve deneyini kendi üstünde deneyip iğrenç bişilere dönüşmeye başladı..
En büyük patronu da söleyim sözlerimi bitireyim..O büyük güçlü patron ise Arthur Petrelli..Nathan ı öldürmek istemiş aslında..O ilk bölümde olan araba kazasını o planlamış,karısı da ona engel olmak için adamı zehirlemiş ama doktorlar yalan söleyip öldü demişler..İlginç bişi daha Sylar aslında ilk başta intihar edicekmiş ama Elle kurtarmış ve onun kötü olmasını sağlamış Şirket adına..Yani boşuna günahını almışız adamcağızın..
I dont mind it
I dont mind at all
Its like youre the swing set
And Im the kid that falls
Its like the way we fight
The times Ive cried
We come to blows
And every night
The passions there
So its got to be right
Right?
No I dont believe you
When you say dont come around here no more
I wont remind you
You said we wouldnt be apart
No I dont believe you
When you say you dont need me anymore
So dont pretend to
Not love me at all
I dont mind it
I still dont mind at all
Its like one of those bad dreams
When you cant wake up
It looks like youve given up
Youve had enough
But I want more
No I won't stop
Because I just know
Youll come around
Right?
No I dont believe you
When you say dont come around here no more
I wont remind you
You said we wouldnt be apart
No I dont believe you
When you say you dont need me anymore
So dont pretend to
Not love me at all
Just dont stand there and watch me fall
Because I, because I still dont mind at all
Its like the way we fight
The times Ive cried
We come to blows
And every night
The passion's there
So its got to be right,
Right?
No I dont believe you
When you say dont come around here no more
I wont remind you
You said we wouldnt be apart
No I dont believe you
When you say you dont need me anymore
So dont pretend to
Not love me at all
Belki bir parça ömür bulunur bir yerde
Belki içine biraz hayat konulur
Belki ölmeden insan olunur yine
Belki biraz da hava solunur
Belki bir gün
Ağaçlar kök salınca
Hepsi göğsüme batınca
Tek odalı kağıttan şatomda
Uyanırım belki
Yalnızken kırık yatağımda
Alışırım zamanla
Bu kadarı var bana hayatta
Yetinirim belki
Belki bir parça akıl bulunur bir yerde
Belki içine biraz zeka konulur
Belki bir gün
Ağaçlar salınınca
Rüzgar göğsüme dokununca
Camdan dışarı bakınca
Anlarım belki
Yatağımı onarınca
Dayanamam yalnızlığa
Daha fazlası var hayatta
İsterim belki
Bedük'ün uzun zamandır beklediğim albümü en sonunda piyasada ki yerini aldı..Tarzıyla zaten müzik dünyamızda farklı bi yerde olan Bedük albümde her işi yapan adam olarakta hayranlığımızı kazanıyor..İlk çıkış şarkısının ismi "Automatik"..İlk klipte buna gelicek şarkının sözleri şöyle...
Would love to make a hip track
But don't know how to handle that
Expectations off the ground
I still feel I'm moving back
Moving forth moving back
Would love to make a loos track
But tell me can you handle that
Got to keep my head clean
In case I might need it back
Moving forth moving back
I'm goin down down
Nothing much to do now
I lost my head aw!
Everbody wave now
Go with the flow now
Dance automatic, electronic, cybersonic,systematic
It's not a secret it's not a shame
I can say what I want to and I'm OK
My obsession is to get you up
And make you dance 'till you drop
I'm moving back I'm moving forth
I'm moving like I don't have time
To get those tunes out of my mind
Get ready for the pump now
Move it back move it forth
Move it back move it forth
Orta yaşlar yakın
Ne çok zaman harcamışım
Şimdi ne koparırsam kar
Dünya işleri beklesin dinlensin biraz telaşlar
Kaçırmadan trenleri
Bizi terkemeden aşklar
Dost gördük düşman gördük
Alıştık haline
Hayat biraz da tesadüf bu yüzden
Ömür geçiyor güzelim hadi
Kalbini dinle
Esas işimiz yaşamak olmalı ille de ille
Ömür geçiyor güzelim hadi
Kalbini dinle
Esas işimiz yaşamak olmalı ille de ille
Fazlasında gözüm yok hiç
Dünya malı en nihayet
Ne ağır kayıplar verdik
Lakin kopmadı ya kıyamet
Küçük şeyler sevindiri beni
Mesela biraz nezaket
Dost gördük düşman gördük
Alıştık haline
Hayat biraz da tesadüf bu yüzden
Küçük şeyler sevindiri beni
Mesela biraz nezaket
bağa girdim yaprağa
I was crazy about you
I, didn't want to be without you
And I, lost what I had and now your gone
You, you always meant the world to me
You, you never wanted much you see
And you, you changed my life but now you gone
In my heart you were the one
But now, now your gone
Your photograph brings back sweet memories
Something about you
I don't know what it is
Your face so young the days so long
But now, your gone
In my heart you were the one
But now, your gone
Yeah now, now your gone
But now, your gone
Jeff Lynne
Ayrılık sonrası şarkılarından favorim..Mutlaka dinlenilmesi gereken bir şarkıdır kendileri..Geçmişte ki birisine duyulan özlem,ve ona sölenememiş cümleler..Günün anlam ve önemini arz eden yazılarımız sırasıyla gelicektir...:)
Televizyon ve gazetelerde neredeyse her yerde bahsi geçen bir insan bu..Ha insan demek ne kadar doğru bilmiyorum da..Hayatımda en nefret ettiğim şey küçük çocukları (yaşı ne kadar büyük görünsede hala çocukça hissedenleri) kullanan yamyam kişilikler...
Bu konuda fazla yoruma gerekte yok aslında..Kişiye o kadar söz söylendiği halde utanıp ortadan toz olacağına (ki ben direk intihar ederdim) daha da medya maymunluğunun peşinde..
"Ben hayatlarına girmeseydim hepsi fahişe olurdu.." diyen bir insanı bunca zaman okuyan kesim eminim ki beyinlerini yıkatıp temizletme ihtiyacı duyuyorlardır..Penguen dergisinin kapağı bu konuda cidden hoş olmuş...
Uzun uzun zaman oldu ben yazmayalı sanırım (uzun ikilemesi olayı daha bi pekiştirir diye düşündüm) bu zarfta neler oldu neler..Hadi gelin hep birlikte vtr'lerimize bir göz atalım...Yok aslında çok isterdim ama benim bilgisayar internet kültürüm ne yazık ki o kadar gelişkin değil.Bugün lastfm den bir arkadaş msj atmış blogun eğlenceli diye,ve kendi blogunu da yollamış bana görünce şok oldum tırnak içerisinde "utandım"..Ben sayfaları ne boş ve özensiz kullanıyormuşum dedim.Görsel olarak bir hiçim..Bu acı gerçeği kabullendim..Heralde bu başlangıçtan sonra ve baştaki resimden sonra muhtemel olarak kendimi bi kayalıktan aşağı sallayacağımı düşünüyorsunuz..Bu kime yarar akbabalara?
İnsan ilişkileri hakkında her geçen gün yeni yeni şeyler öğreniyorum..Bir birey canına kıymak için intihar etmez sadece..İlişkiler,arkadaşlıklar,dostluklar veya yoldan geçerken selamlaşmalarda intihar edebiliyor..
İnsanlara hep inancı olan,ki tanrı inancından bazen daha fazla,güvenmeyi seven,ha belki sevmeyi sevilmeyi seven birisiyim..Sabırlı birisimiyim asla..Sakin? Eh ne ka asabi birisi olduğumu da bilirler..(olmadığım anlarda bile böyle suçlanırım)(Sigaram kalmadığı için babamdan çarptığım sigarayı içerken ne ka dürüstçe bi yazı olucak diye düşünüyorum şuan..)Kötü olaylar anlatılmakla bitmez heralde başıma gelen ve gelmeyen ki hali hazırda geliceklerdir de bundan ümitliyim..
Son zamanlarda Tv kültürüm arttı baya bi derecede..Gündüzleri izlemeye değer birşey yok bunu anladım..Menapoza girmiş kadınların çıkıp çıkıp "Bakın hanımlar kaşıntımız tuttu,rahat duramadık ne yaptık.." diye saçma sapan şeylerle saçma sapan şey yapmaları gibi..Ha izlemeye değer ne var denilirse Esra Erol'la Dest-i İzdivaç...Yazarken bile fondan dırırı dıddı dırırırıdırırır..diye sesler yankılanıyor kulaklarımda ve gerdan kırıyorum.Abuk sabuk gözüksede vay be ülkemizin derdi evlenebilmekmiş sadece bizi yıllardır kandırmışlar diyoruz..Kadınların çıkıp oraya maaşı 2 bin yetale olsun (ki yeni türk lirası artık malum sadece türk lirasına dönüyor) dediklerinde,bu ülkede amma zengin varmış beaahh diyorum..Yani işsizlik çok,açız geçinemioz diye ağlayanlar sadece ülkede küçük bi kesimi oluşturuyormuş..Koca karıların çıkıp o ka maaşa az dedikleri için kınıyorum..Allahınızdan bulun emi..Dünyaya kadın olarak gelmek mi varmış ne..:)
Ülkemizde Fatih Terim'in maaşı tartışıla dursun daha..Ki bence piyasaya göre baya da düşük bi ücret alıyor..
Merakla beklediğim şeylerden birisi de Eurovision için Moskovaya kimi göndereceğimizdi sonunda Trt açıklama gereği duydu..Bu ka zor bi seçimmişdi bilemiyroum ki en başından beri ben (çok bilmiş görünmeyeyim ama) Hadise'nin gönderileceğini biliyordum..Şebo'ya ayıp oldu biraz..
Günlerin ne ka çabuk geçtiğini de farkettim..Koca 1 yıl geçmiş gitmiş neredeyse..Gidenler dönüyorlar,hayırlı olsun diyelim..Yeni hayatları mutluluklarla dolsun..(akıllarda ki şüphelere son artık lütfen!!!)(içimiz fesat okumayalım da bazı şeyleri...mutlaka yazmamı gerektiren bişi olmuştur.)
Uzun uzadıya bi anlamsız bütünlükte yazı oldu yine..Sölediğim bi şarkı var "Happy happy,joy joy.." bu ruh halimin sahtekar bi açıklaması oldu:P
Herkese iyi günler..
Haa unutuodum komik olan bişi okumuştum..Oray Eğin cinsel tercihi yüzünden mi askerden çürük raporu aldı??? Bi kaç sitede bu soruyu soruyorlardı..Ben cevabını biliyorum ama bende kalsın..:P(bilmeyen mi var diyenlere de psssttt...!!! özel hayata saygı..Gerzek yazarların dillerine yakışmayan şeyleri yazmaları zaten çirkin bi olay...)
Dün hayat durdu benim için
Sanki bugün herşey farklı
Sanki bu ev benim değil
Bu nefes bana zararlı
Alışmaya çalışmak diye birşey yok
Alışmak zorundayım
Üzülmemek diye birşey yok
Üzülmem gerek
Severek unutmak olur iş mi
Bilerek uçuruma önden atlanır mı ki
Kaybettiğinin yerine ne koysan dolmaz
Boş bırakacağım yerini hep bomboş
Biliyorum bir gün bir gemi gelecek
Bu sensiz limana, ama o gelene dek
Sensiz kalacak bu sehir, sensiz kalacak bu liman, sensiz batacak bu günes
Biliyorum birgün bi gemi gelecek
Bu yanliz limana ama o gelene dek
Sensiz kalacak bu sehir, sensiz kalacak bu liman, sensiz batacak bu günes
Sensiz kalacak bu sehir sensiz kalacak bu liman sensiz batacak bu günes
Taki o gelene kadar gökden yildiz toplayacagim
Senin o salkim salkim saclarina
Isil isil bir tac yapmak icin
Taki o gelene kadar gökden yildiz toplayacagim
Senin o salkim salkim saclarina
Taki o gelene kadar gökden yildiz toplayacagim
Senin o salkim salkim saclarina
Isil isil bir tac yapmak icin
Sensiz kalacak bu sehir, sensiz kalacak bu liman, sensiz batacak bu günes
Sensiz kalacak bu sehir, sensiz kalacak bu liman, sensiz batacak bu günes
Sensiz atacak bu yürek, sensiz yanacak sigaram, sensiz solacak bu güller
Sensiz kalacak bu sehir, sensiz kalacak bu liman, sensiz batacak bu günes
Bu yıl 25.si düzenenlenen yarışmayı izlemeden edemedim doğal haliyle..Saat 3te başlayann kırmızı halı bölümü 4 gibi asıl törene geçildi.Şunu belirtmeden geçemicem bu tarz ödül gecelerine
dublaj yerine alt yazı yapsalar daha iyi olacak,o kadar hızlı bi şekilde yapılabiliyor mu bilmiyorum ama nedense çevirmenlerin sesleri gıcık bir ses tonunda oluyor.Ve 3-5 kişi konuştuğunda kimin ne dediğini anlamadan çevrilip geçiyor ve haliyle bi bok anlamıyoruz..
Ödül töreninin başında Britney açılış gösterisi yapıcak denildi bizde(ben ve kardeşim) "Süpeeerr bu sene inşallah ayıktır" derken çıkıp "25. yılını kutladığımız vmalar...." diye kısa bi konusma yapti.Gerçi ardından Rihanna'nın "Disturbia" şarkısıyla yaptığı performans görülmeye değerdi.
Russell Brand in sunumuna bişi demiyorum,adam zaten antipatik bişi..Sürekli Jonas Brothers a takmış bi şekilde espiriler yapmasını anlamadım..Pink'in performansı da mükemmeldi..Performans bakımından denilecek birşey yoktu hoş showlar hazırlanmıştı..Aslında beklemediğim ödüller olmadı,insanların beklemediği belki de Britney Spears'ın "Piece of me" şarkısıyla 3 tane ödülü toplaması olmuş olabilir..Geçen yıl bu değilmiydi her gün eleştirilen,albümünün vasatlığından bahsedilen kadın.."bu ödül için önce tanrıya sonra aileme sonrada 2 çocuğuma tşk ediyorum" dedi durdu..Bu değilmiydi ki intihar edip duran?Anasına göndermeler yapan?Anası çıkıp demedi mi 14 yaşında bakireliği bozuldu diyen?2 çocuğuna eziyet çektirircesine pozisyonlarda yakalanmadı mı bu?
Halka tşk edicen kızıııımmm..Seni bu günlere biz getirdik...
ELVEDA RUMELİ
Artık televizyon ekranlarında yeni sezon çılgınlıkları yaşanma zamanı geldi..Bir çoğumuzun takip ettiği her hafta "Lan koca bi hafta nasıl geçicek..acaba nolucak!!" (O ona varacak mı?,Karısı Kocasını öteki kadının arkadaşıyla fingirderken yakalayacak mı?Ee a.q bu çocuk kimden sahiden kocası 2 yıl önce ölmüşse???Alt komşunun kızı üst komşunun oğluna .... mi gibi) sorularla bekliyoruz hepimiz.Eh yani bizim dizilerimizin çoğunda aynı tipik senaryolar olduğu için.Sürekli ordan burdan araklama diziler yaparlardı.Bazıları başarılı oldu yalan değil "Tatlı Hayat" ve "Dadı" dönemin güzel uyarlamalarıydı.Hadi onların orjinallerini bilmiyorduk peki döne döne populer dizilerden ne varsa araklama ne oluyor.bkz:Doktorlar(Grey's Anathomy) gelecek hafta ne olucak ne biticek zaten bilioz biz..:) Sıkıyosa bi Heroes,bi Lost u uyarlasanıza..Gerçi yemez..O dizilerin bi bölümü bir film maliyetine çekildiği için..Ama Türkiyede eski romanlara gidile dursun cidden büyük paralar ve emekler harcanarak yapılan yegane dizi "Elveda Rumeli"dir te o kaa...
İlk zamanlar fazla izleme şansı bulamasam da ki Antalyada bir televizyonum bile yoktu anlıyormusun hadi gülümse modunda..(Bu aralar moda Sezen Aksu'dan bende haz etmiyorum..Enerjiemici..)(son derece araklamadır,mahkemeye başvurcaksanız direk Atilla Aydoğdu Beyefendinin adını verebilirim)Sonradan bi Arnavut göçmeni arkadaşım tarafından abonesi oldum dizinin iyi ki de olmuşum..
Balkan göçmeni kişileri çok güzel anlatıyor dizi..Ve çok sahici..Bu balkan göçmenleri o kadar sıcak kanlı ve iyi kalpli insanlar oluyor ki bunu Kankam Enver'den biliyorum..(Bak sonunda ismini geçirdim blogumda artık sölenmezsin!!!)Sevilesi insanlar..
Dönelim dizimizin yeni sezonuna...Bizim Sütçü Ramiz kendini siper etmişti de ölmemişti.Alex'te müslüman olup Zarife kızımızla izdivacına engel kalmaz diyerekten uğraşlar içerisinde..Ama işte birisi var ki gördüm mü gözlerim dolar Vahideeemmm...Mustafasına kavuşabilecek mi bilinmez..Ha kavuşamazsa ben hazırım,Yaprak Dökümü Necla duymasın,saç başa girmelerini asla istemem.
Dizide ilk başlarda sözde Türkiye güzelimiz Hande Subaşı vardı ki hiç beğenmezdim o kızın yüzünde Da Vincinin Altın Vuruşu yok..Bişiler var kızda pek menem bişi değil çirkincene şarkı söylemek lazıma katılıp kendini şarkıcı sanmıştı.Allah'tan onu çıkartıp Okan Bayülgen beyin eski sevgilisi Berrak Tüzünataçı yerleştirdiler bu karaktere daha bi çok sever oldum şahsen..Dizi için söylenecek fazla bişi yok zaten Pazartesi günleri izlenmesi gereken yegane dizi..Öyle samimi,öyle komik ve ağlangaçlı birşey..İzleyin derim..
ELVEDA RUMELİ buradan offical sitesine ulaşabilirsiniz...
Uzak doğunun görkemli saraylarından çağdaş zamanlara taşınan romantik bir komedi… “Düşlerimin Prensi…” Kore’nin son kraliyet ailesinin 21. yüzyılda da hakimiyetini sürdürdüğü hayalinden yola çıkarak hazırlanan 24 bölümlük sürükleyici bir dizi… Kore veliaht prensi Yi Shin (Joo Ji Hoon) ile eşi Shin Chae-Kyeong’un (Yoon Eun Hye) hikâyesinin anlatıldığı dizi, aşk, ihanet ve saray entrikaları üçgeninde, romantizmle komediyi çarpıcı bir şekilde harmanlıyor.
Dizi, 1911’deki Japon işgaline kadar Kore’yi yöneten ve bu kuşatmadan sonra bir daha kendini toparlayamayan Kore’nin son kraliyet ailesi model alınarak hazırlanmış. Kore televizyonu (MBC) yapımı dizi, pek çok ülkede televizyon seyircisiyle buluşmuş ve birçok ödülün de adresi olmuş.28 Temmuz’dan itibaren hafta içi her gün, 17.30’da, TRT 1 izleyicileriyle buluşmaya başlayacak olan dizinin senaryosunu In Eun-A yazdı, yönetmenliğini ise Hwang In-Roi yaptı. Aşklar, ihanetler, entrikalar, skandallar ve sansasyonlarla harmanlanan bu romantik komedinin diğer rollerinde, Sung Ji Hyo, Kim Jeong Hoon, Lee Yoon Ji, Jeon Ji Ae, Dan Ji, Kang Nam Gil, Im Ye Jin, Kim Suk, Kim Sang-Joong, Kim Hye-Ja, Song Seung-Hwan, Shim Hye-Jin, Yoon Yoo-Seon, Choi Bool-Am, Nah Eun-Kyeong, Kwon Yeon-Woo yer alıyor.
Her akşamüstü işkence gibi annemlerin izlediği bir dizi..Valla nesini severler ben anlayamadim..Yakışıklı olarak adledilen bi sürü çirkin erkek silsilesi ve ufacık boyda çekik çekik koca koca bi yerlere sahip kızlar..oldum olası sevmemişimdir onları..İzlemem izlettirmem politikasi ile Trt kanallarını tv den silmeyi planlıyorum...
Seni beklerken çok zaman kaybettim
Boşu boşuna gençliğimi sarf ettim
Sen gününü gün ederken uzaklarda
Bana beklemek düştü gözüm yollarda
Umudumu kaybettim aşkımı yıllarda
Biliyorsun sabrettim kim dayanır buna?
Çarpışıyordu düşünceler aklımda
Göremiyordum gerçekleri aslında
Sen gününü gün ederken uzaklarda
Bana beklemek düştü gözüm yollarda
Umudumu kaybettim aşkımı yıllarda
Biliyorsun sabrettim kim dayanır buna?
Umudumu kaybettim aşkımı yıllarda
Ama artık vazgeçtim kim dayanır buna
İçten söylenen bi şarkıyla uzaklara dalar gider gözler,her kelime içimizde yankılanırken
hep uzaklarda ki birisine ağıt yakılır...
imkansızsa gücün yoksa
emek olmazsa bizde olmayız
- 2 gündür acaip mide sancıları çekmekteyim..Tanrım bu son an mı acaba dediğim anlar oldu hem moral bakımından hemde fiziken...
- İnsanları çok iyi anladığımı düşünmedim hiç bir zaman ama bir nebzede olsun tahlil yeteneğimin gelişmiş olduğunu düşünürdüm ummadığım insanlardan yara aldım ben...
- Çok sevmenin herzaman iyi birşey olmadığını anlamıştım ben,sevmek sevmek..bi şeyleri değiştirmiyordu sevilmekte lazımdı,aslında sevilipte bunu anlayamadığımı gördüm ben..
- Çok yüksek birşeyler beklememek gerekirdi,nihayetinde karşımızdakilerde insanoğluydu,birilerini yüceltip yüceltip karşılığında birşey alamadığımı anladım ben...
- Yılların ne kadar çabuk geçtiğini,daha dün gibi olan şeylerin üstünden tam tamina bir yıl geçtiğini ama hafızamda taze tuttuğumu gördüm,yüzümdeki etkilerini sakalımı 5 dk kestiğim gibi silemediğimi anladım yaşananların...
- Yitip giden hayatların ardından sıradan ve bayağı sözlerle yaşantımızın tasvir edildiğini okudum,ya ben ölürsem böyle mi olur derdine düştüm,sevdiklerime ucuz cümleler yerine susmayı tercih etmelerini öğütledim ben...
- Sürekli ilişkilerimde dominant olmayı tercih ettiğimi farkettim,sonrada sızlandım durdum ben...
- İnsanların bazen susarak olaylara tepki gösterdiğini benim ise o suskunluğun bozulması için çırpındığımı bu yüzden battığımı,her hırslı söz için çok acı çektiğimi hissettim ben..
- Hayatta hep ileri ileri diye içimizde çığrınan bişilerin olması gerekirmiş,arkada kalan dona kalırmış..Ben kimse donsun istemedim belkide ne ileri gittim ne geriye dönebildimse de hiç kimseyi unutmadım ben...
İçi boş, tadı yok bir anda bile senle ben
Mutluyduk çok, rüyada gibiydik
Bu ne hoş, ne güzel ne umut dolu birşey derken
Su içip yine de sarhoş gibiydik
Herşey yalan gerçek olan
Unutmadım hiçbir zaman
Bugün tam bir sene oldu...
Bu acı, yok olan zamanda bile senle ben
Gerçeğe dönüşen düşler gibiydik
Kurulmadı hayat daha nice senelere
El el ölüme gider gibiydik...
Herşey yalan gerçek olan
Unutmadım hiçbir zaman
Bugün tam bir sene oldu...
*Evet bugün yani dün 1 sene oldu tanışalı..Hızlı bir merhaba ve gerisinde gelişen bir kaç günlük tatil..Ve bir ömre bedel 3 ay..Her şey için tşkler...
Elveda ben sana sürüklenemem
Kaybolup yılları feda edemem
Çekip gittim mutlu ol diye
Bir daha ateşi körükleyemem
Yanarım külden öteye gidemem
Sönüp gittim mutlu ol diye
Ne yalancıyım ne de melek
Sana dünyanın sonu gerek
Unutulur elbet
Sarmadıysa muhabbet
O senin ruh halinle alakalı
Bütün tövbelerin yamalı
Bütün tövbelerin yamalı
Seni tanrım en baştan yaratmalı
Bütün tövbelerin yamalı
Bütün tövbelerin yamalı
Birgün hayatımı yazacağım.Herkes kağıt üstüne yazılanları benim hayatım sanacak, ben de hayatımı saklamış olacağım böylelikle. Saklanmanın en iyi yolu fazla görünmektir, biliyor musun? Herkes seni gördüğünü sanır, sen de rahat edersin. Kasada oturan kız gibi! Herkes kasadaki kızı görür, ama kimse tanımaz. Günün birinde yazdıklarımdan bir perde çekeceğim.
Şimdiye kadar hep bir şeyler anlattım durdum,en başta dediğim gibi kimseye bilmediği birşey söylemeyecektim,söylemedim de büyük çoğunlukla..İçimde tutamadıklarım oldu,bana artık ağır gelenler..Dayanamayacağım sandığım acılar..Bu blog sayesinde tanıdım merhem gibi gelicek olan dostları..Bu blog sayesinde öğrendim her zaman içimizde hissettiğimiz şeyin kim ne derse desin en doğru olduğunu,"saygı duyulması gerektiğini"..Bazı dostlardan öğrendim bir "köpeğin" özleminin sevgililerden daha çok koyduğunu..Ben bir çok şey öğrendim burada.Varla yok arasında bir seçimmiş birşeyleri yazabilmek..
Ben buraya yazmasam "Draga" diye birinden haberiniz olmayacaktı ha oldu da ne oldu diyenlere,beni mutlu ettiler..Haykırışımı dinlediler zaman zaman,zaman zamanda mutluluğuma ortak oldular..Kimileri mendil uzattı bana.Kimileri beni burada gördü sevdi ve evet sevildi..
Kendimi çok sorguladım belli bi süreç içerisinde..Genelde iki seçeneğim vardı "ben kötü birisimiyim" yoksa "iyi birisi mi?" bu iki soru arasında geldim gittim..Eski hatalarımla yüzleştim.Kalbini kırdıklarımdan özür diledim.Meğerse mutlu olabilmek için ne kadar çok kişiyi kırabiliyormuşuz..Ben mutlu etmek istedim başaramadım.Mutlu olmak istedim başaramadım.Yine mutlu etmek istedim herşeyi denedim ama yine başaramadım..Şimdi sıra hangisinde bilmiyorum..Mutlu olmaya çalışıyorum ama olamazsam..yada başkalarını yine üzersem..
insan ömrü sorgulamalarla geçip gidiyor sanırım...
"Bir bilet istiyorum sadece gidiş olsun..Çocukluğun saflığına gidip orda yaşamam gerek..."
Öncelikle herkesten özür diliyorum o şarkıyı dinlemek zorunda bıraktığım için sizleri..:)
Malum şu sıralar heryerde pörtleyen bir "Roman Star" furyası hakim.Sevgili Kiboş ablamızı öle aman aman dinleyen birisi değilim.Hatta bu şarkıyı onun söylediğinden bile haberim yoktu.Bizim burada düğünlerde sık sık çalan bi parça..Nabimm başka gidecek yerim olmadığından sıkıntıdan ara sıra gidiyorum.Şarkı baya enerjik cidden kim ne derse desin..Menemen-Bursa lol tanıdık geldi:)
Ohh iki kurtlarımı dökeyim diyerekten açtım şarkıyı bi daha..
Bide tvlerde yeni birşey var "İkizzler"...Cidden çok ilginç birşey yaw..Bu kadar ikizi bi arada görmek hayatta pek nasip olacak birşey olmasa gerek.Tabi benim favorim bile var yarışmada.Yanlış anlaşılmasın tamam onlar favorimde malum Antalyalılar ya hemşeri sayılırız bi yer de diye..:) Serkan ve Sercan çok sempatik olan bu ikizlerimiz 160 kg olmakla gönülleri fethettiler..:)
Bu ikiliye oy verin lütfeennn...
Daha önce "Varmısın yokmusun,iştecell reklamı,süper aile" gibi programlarda ve reklamda yer almışlar.Resimleri de Serkan'ın Facebookundan yürüttüm..Serkan Kazım Aykurt request gönderin kabul edio :D
"Şarkıların günahı yok acıtan sensin içimi,hangimiz istedi söyle bu adaletsiz seçimi...
Hayalin kırılınca imkansızı bulunca,korkulan gerçek olunca,göz yaşı kurumuyor...
Bu yürek ilk defa bugün kırılmıyor,ben unuttum desemde yerin hala dolmuyor..."
İç acıtan bir parça belkide içimizi acıtan bir çok şeyin ardından dinlenmesi keyif veren bişi.
İnsanların kendilerine acı çektirmeyi bu ka sevmelerinin sırrı nedir acaba?Nedir acıya bu müptelalık?Hayata karşı en sonunda ben o ka acı çektim ama yine de güçlüyüm mü demek istiyoruz..Hele ki çektiğimiz acıların kutsal bir duygu olan "Aşk" adı altında gelmesi..
İşte yine yeniden internet sahibi birisiyim artık evde..
Bu ayrı geçirdiğim zamanı heralde telafi ederim dicemde olamıcak maalesef kotalı oldum ben artık
babamı ancak böyle kandırabildim ne yaparsınız adam bana kalkıpta ''Hani 15 yetaleydi bu yalan sölediniz ilk dakkadan 15.99muş!!'' dediğine göre işim baya zor olsa gerek..:)
gözlerimi kapasam
akşam
bir karanlığın dibinden gözlerin ağzıma bakıyorlar
ellerimi yüzümü yıldızlarla yıkayorum
saçların boynuma sarılıyorlar
gözlerimi kapasam
sen boylu boyunca yanıbaşımdasın
dişlerinin arasında bembeyaz bir nilüfer
alevleri bile öpebilirmiş gibi
güçlü ve gururlu ağzın
beni öptüğün zaman erkek seni öptüğüm zaman kadın
yanıbaşımdasın
gözlerimi kapasam
senin için bir mısra tasarlasam
bir renk düşünsem
başımı senin dizine koyduğumu uyuduğumu düşünsem
çocuğunmuşum gibi saçlarımı okşadığını
kocanmışım gibi yakama çiçek taktığını
bir yağmur şehrin bütün seslerini öldürse
sen ve ben günün yirmi dört saatını öldürsek
boğazlasak
ellerin göğsüme girse avuçlayıp kalbimi koparsa
sımsıcak ben senin kanına girsem
kalbine kurulup otursam
gözlerimi kapasam
rüzgârın kapıları derhal açılacak
dağbaşlarının temkinli sessizliğiyle sonsuzluğu dinleyeceğiz
kendimizi inkâr edeceğiz
hele inkârımızı büsbütün inkâr edeceğiz
bütün münkirler günde beş vakit bizi inkâr edecekler
bir kibrit aydınlığında çatılmış kaşlarını göreceğim
jiletle çizilmiş gibi keskin
ince
içimde kanlı bir ihtilâl kopacak
dudakların bir akşam üstü dudaklarıma değince
kadehim kırılacak
münkirlere müminlere küfredeceğim
Atilla İlhan
Bilgisayarımın alınan dosyalarım kısmını karıştırırken buldum bu şarkıyı baya zamandır dinlememiştim..Taa 19 ağustos 2007 akşamında girmiş pc me..Ehh göndereni kendini biliodur nasılsa..( valla yazmıo alınan dosyalarımda kimden geldiği)
Hala gözlerimde yaşlarla dinliyorum bu şarkıyı..Ne alaka demeyin walla içimden geliyor o şekilde olması..
sen hainsin hasan, hasan sen
ölüler evlerden morga
morgtan mezarlara giderken
hasan
kendini mavi sanıp
masmavi sanıp
mavinin uzak bir kıyısında
büyük gürültünün tam ortasında
hasan sen
açların kanı pompalarla çekilirken
çıktığın yerdeki orman
aslında denizden almıştır sesini
kararmış bir toprağın bitki örtüsü
kederlendirir baktığın suyu
içtiğin suyu nemlendiremez bile
hayatın hain bir ayraçtır
katıldığın konuya
hasan
hasan, mutluluktur senin adın
nasıl oluyorsa o anlamda
bir gün ısıtılmış bir tabakta
bir gün serin bir yatakta
kanların ve mutsuzluğun sağladığı
hasan
o nasılsa işte, mutluluktur
hasan, hasan oğlu hasan
yarım dönmeli ve doğuya bakmalı
güneştir sabahı çağırır
ışık tutar geceye
alacakaranlığın küçük hüznü
öfkeye dönüşür bir yürekte
kamçı parlar
alacakaranlığın küçük hüznü
yapışır bir ağacın köklerine
köklerine hasan,
emzirir onu.
hasan, sonuncu hasan
sözgelimi mustafa'nın kardeşi olan hasan
ölülerin de gözleri vardır hasan
beyaz da çirkin olabilir
sakindir uzay ve karnı toktur
her şeyi hazırlamıştır
beklemekten başka yapacak işi yoktur
sen hasan
sen hasan
senin hiç başka işin yoktur
mutluluktan başka
mutlu ol hasan.
"
Doğumgünün bugünden kutlu olsun..Umarım nice güzel yıllar seninle olur...(çok içten bir temennidir yanlış anlaşılmasın..)
Ekimde yaprakların düşmeye başladığı günlerde
Düşmüştüm bende bu şehre..
Bu şehir benden çok şeyler aldı götürdü..
Bir sevgili bir can aldı gitti,yeni bir can verdi
Onu da aldı ve gitti..
Biri için anlamlı kıldım sonra bozdum yıktım bu şehri
Ardından başkası anlamlandırdı sokaklarını
Köşe başlarını,geceleri gizlice öpüştüğümüz yolları..
Ve yine onlarda silindi gitti..
Ya da üstüme sindi kokusu çıkartıp atamadım
Üstüme geldikçe ben bunaldım hep geçmişime yandım ki
Sevmem ben pişmanlıklarla yaşamayı..
Birisi demişti:
"Yeni bir ülke bulamazsın,başka bir deniz bulamazsın
Bu şehir arkandan gelecektir,sen yine aynı sokakta dolaşacaksın..
Aynı mahallede kocayacaksın.."
Bu şehrin arkamdan gelmesini istemiyorum
Bu şehirden kaçarcasına gidiyorum..
Eteğimdeki taşları da yere atıyorum
O çocukken oynanan oyunlardan,büyüyünce söylenen yalanlardan
Her ne varsa acı tatlı geride bırakarak gidiyorum..
Bir gün yeniden gelme olasılığınıda yakarak gitmek istiyorum
Ama yapamıyorum..Dönüp dolaşıp bu şehre geleceğim belki..
Bir şeyler var belki de burada..
Olanları gözden geçiriyorum..Hayatımın 2 olayı..
Bir hezeyanı bir mucizesi..
Bu şehirde tatmış olsamda bunları
Ben artık yokum oynamıyorum diyerek gidiyorum
Yanımda götürüyorum yinede bazı şeyleri
Hiç yanımdan ayırmadığım o defterimi..
Kelimelerimi yine "O"na itafen yazıyorum
Yine içimdeki 'O'na söylüyorum şarkılarımı
Bir şehiri yakıp yıkıyorum yine..
Bir acı tatlı 2,5 yılı..
Yeni hedefler koyuyorum önüme..
Yine bir umuda bir hayale sarılıyorum..
Bana acı veren bir başka şehre yol alıyorum
Adımlarımı oraya doğru atıyorum
Ve ben yavaş yavaş pılımı pırtımı toplayıp gidiyorum..
Bu sefer kararlıyım..