Draga 25 Mart 2008 Salı

Bahar artık tamamen geldi diyebiliriz.Bulundugum sehre cok daha önce gelmiş olsa da yine izlerini bastıra bastıra gösteriyor bizlere.Heralde bahar geldi dendiğinde ilk akla gelen şeylerden bir tanesi aşktır..Tamam ilk önce çiçekler açar,böcekler çıkar,havalar ısınır vesaire vesaire ama bunların hepsinin dönüp dolaşıp varacağı nokta aşk olur.
Bahar neden içimizde aşk duygusunu bu kadar kabartır?Çiçeklerin güneşe kavuşmasından mı esinlenir ruhumuz?Yada dallarda görmeye başladığımız kumrulardan mı?Martta yaşanan kedi vakalarını katmıyorum bile..11 ay uslu durup birden kötü kedi şerafettin'e mi dönüşürler bilmem.Apartmanımda bi sürü kedicik yaşadığı için maalesef her gün ''Biri bunları durdursun!!!'' diye yakardığım çok oldu..İnternetten kiralık satanist bile aramaya başlayabilirdim ki kedi dostu bi insan olmasaydım..
Bahar herkese aşkı sevgiyi çağrıştırsada şöyle bi dönüp baktığımda bana hüzünden başka birşey hissettirmediğine dikkat ettim.Hergün masmavi bi denize bakarken yanımda kimsenin olmaması belki de bu duygularımı perçinlemiştir.Doğa bize kendini görkemli bi şekilde sunmaya hazırlanırken o heyecanı paylaşabileceğin birisinin olmaması insanlık için büyük bir kayıp mıdır acaba?
Neden her aşk şarkısı bahara endeksli yazılır. Örnekler: ''Ben her bahar aşık olurum'' aşk ilişkilerinde statik olmayan dönemsel takılanların şarkısıdır heralde bunun 4 ayrı versiyonunu da çevirmek lazımdı.Belki de aylara..''Ah seni görmeyeli belki 14 bahar geçti'' Burdaki 14 bahar nedemek anlamış değilim eğer düz mantık kurarsak 14 yıla tekammül ediyor ha biraz kafa yorup sonbaharın da bi bahar çeşidi veyahut türevi olduğunu saydığımızda 7 yıla.Her neyse bu kadar uzun süre bekleyecek ne vardı kimisi her bahar aşık oluoken sen niye o kadar bekledin de böyle bi şarkı ortaya çıktı anlamadım.İnsanları bir çeşit baharla özdeşleştirip bir ağaç yerine koyarsak (ki çoğu odunluktan öteye gidemiyor) bambu falanmıydın gelişimin anca o kadar zamanda mı tamamlandı.
Her yerde aynı geyikler dönmeye başlayacak.''Aşk kokusu var havada aşk kokusu var'' diye inleyecek clublar.Hah kendime uygun bi şarkı aklıma geldi Tan isimli şarkıcı vardı ki hala var olduğunu umuyorum ''Ben her bahar mutsuzum..'' diye bir şarkısı olması lazımdı bunu araştırıcam ileri ki günlerde..
Kimileri baharda temizlik hastalığına tutulur..Evlerini odalarını ve belkide kalplerini temizlerler..Eskiden kalma çöpleri örtpas ederler.Ben hiç bir zaman tamamen kurtulamadım.Hep halının altına attım belkide bu yüzdendir kendime olan bu ağırlığım.Bunun nedeni o kadar üşengeç olmam değil sağolsun ev arkadaşım temizliyor evi :)
Beni tanıyanlar diyeceklerdir sen ne zaman kurtuldun ki maziden.Yoo valla oluo ara sıra..Bitmemiş bir şeyi söküp atmam kolay değil tabi.Ee öle oluncada olmuyor işte.Bi kocamaan bahçemiz var hepimizin,bahçemize güzel güzel fidanlar ekmeye çalışıyoruz(fidan ekilmez dikilir! biliyorum öyle yazasım geldi!)Ama bi türlü dikiş tutmayanları oluyor onları da kendi toprağımızıda yormadan söküyoruz.Kimisi o kadar iyi tutuyor ki sağlam bi şekilde yer ediniyorlar dostlarımız oluyor.7 verenler gibi her dem bize bişeyler veriyorlar.(onlara da buradan saygılarımı sevgilerimi yolluyorum el sallıyorum..:P onlar kendilerini biliyorlar ve Seda Bacımın kokulu öpücüklerinden ohhhh yolluyorum..)Kimileri yabani otların saldırılarına uğruyor günden güne yitiriyoruz.Onlar için savaşıyoruz sürekli birşeyler yapmak için didiniyoruz.Terimizi akıtıyoruz ki çoğu zaman da gözyaşlarımızı.Hani derler ya sakınırsın çöp batar veya ne kadar ilgilenirsen o kadar nazardeğer sürekli tersi olur o şekilde bi etkileşim içinde gelişiyor herşey.Bahçemizin en güzel yerine birisini alıyoruz onu oraya koyuyoruz.Bazen sormuyoruz bile burada olmak istermisin diye ki zaten hayır dese bile başka şansı yok o bizim bahçemizde illa olmalı.Yerini beğenmiş mi? Beğenmez mi canım ona en değerli yeri vermişsiniz.Tüm bahçe ona tavaf ediyor,herkes biliyor onun sizin için ne kadar değerli olduğunu.
Tüm diğer dostlarınız sarıyorlar onun etrafını kuşlar arkadaşınız oluyor üstüne çıkmaya çalışan böcekleri yiyorlar.(O böcekler çok tehlikeli olsa da)Gün geliyor bulutlar ona sizin sevginizin bi göstergesi olan yağmuru takdim ediyorlar.O sizin sevginizin yağmuru oysa onunla beslenip onunla yıkanmasını umuyorsunuz..Verebileceğinizden fazlasını vermeye çalışıyorsunuz veya onun beklediğinden fazlasını..Düşünemiyorsunuz fazla su bitkiye zarar..O kalbinizden,gözlerinizden boşalan yağmurun suyunda boğulmaya başlıyor.
Denizin ortasında o boğulurken ellerini çırpıyor siz kıyıdasınız korkaksınız ya,sukaçanısınız ya..O ellerini çırparken pişkin pişkin gülümsüyorsunuz ''Aa canım ne kadar mutlu canım benim o yaa!!''
Sonra cesedi bir martının cesedi gibi su da yüzüyor o taptığınız beden gözünüzün önünde dalgalarla gelip gidiyor..Artık yapacak belki de birşey olmamasına rağmen çırpınıyorsunuz.Tanrılara yakarıyorsunuz bi yardım için adaklar sunuyorsunuz..Bazen kendi bedeninizi sunuyorsunuz fütursuzca.Heroes ta yaşıyoruz ya mutlaka bi yolu olmalı diip o süper gücünüzü keşfetmeye çalışıyorsunuz.Sürekli yeni yöntemler arıyorsunuz..Ama bi türlü olmuyor her olmayışta ne kadar yara aldığınızı önemsemeden başka bir yol..O olmadı başkası..Ama vazgeçemiyorsunuz..Belki birgün anlayacaksınız o gitti..Ama o güne inanmıyorsunuz tıpkı ''kıyamet'' gibi..Hayatınızda neden vazgeçebildiniz ki? Çocukken oynadığın sarıldığın ayıcık hala durmuyor mu yatağının başköşesinde?Ya da o çok sevdiğinin en sevdiği kitabı ''Çılgın Türkleri'' taşımıyormusun gittiğin her yere?Gözleriniz dolmuyor mu el ele dolaştığınız sokaklarda tekrardan ama bu sefer yalnız yürürken?Ya da o tüm smslerini yazdığınız küçük defter?Yırtıp atabildiniz mi onu?İnsan vazgeçmiyor..Her seferinde yara bere içinde kalsada ''Savaş filmlerinde olur ya yaralı,yaralı devam etmişim sonuna kadar aşk ya yanımdasın sanmışım..'' diye sızlanmıyor mu yalnız kaldığı anlarda?
Baharda çalınan her güzel aşk şarkısı sizin içinize işliyor,sizce güzel değiller onlar.Bizim şarkımız daha güzeldi diyorsunuz.''Sen,ben değirmenlere karşı bile bile birer yitik savaşçı..Akarız dereler gibi denizlere..Belki de en güzeli böyle..'' Don Kişotluğa soyunuyorsunuz hep,hep bir savaş,birşeyleri elde etme mücadelesi geri kazanma ihtimali gibi görünsede sanırım kalbinize batırıyorsunuz mızraklarınızı..Her bi yeri delik deşik oldu içindeki güneş ışınlarından faydalanır belki ha?
''Belki bir gün özlersin..Başka şehirlerde başka adamlarla yürürken'' diye sahil boyu ağlıyorsunuz..Sonra zorakiyetle söylenmiş gibi hissettiğiniz sözler çınlıyor kulaklarınızda ''Sil gözünün yalnızlıklarını..O an fısılda duvarlara adımı..'' Sizi avutmuyor hiç bir söz..Neden herşeyi kendimiz yapıyoruz? Aşk iki kişiliktir ölüm ise yalnız yaşanmaz mı?Biz aşktan aşıyoruz kendi kendimize öldüğümüzü hissediyoruz gün be gün..Sonra diyoruz ki demek istemeyerek ''Sen ağlama dedin,hani dönecektin..Bir damla gözyaşımı bile silmeye gelmedin!!'' ya da kendimizi ifade edemiyoruz ''Öyle haller içinde ki halim Türkçeye çevirmeye yok mecalim'' diyip ''When you cried I'd wipe away all of your tears,when you screamed I'd fight away all of your fear.I held your hand through all of this years but you still have all of me...'' diye Amy Lee nin çığlıklarına karışıyor içinizdeki umarsızca yırtınan haykırışlar..Bi türlü dinmiyor işte..Damağınızda kalan tadı unutamıyorsunuz acı veya tatlı hepsini tatmışsanız eğer..Kaçıp gidemiyorsunuz da o anların yaşandığı bu şehri kulaklarınızda yine bir şarkı ''Yeni bir ülke bulamazsın,başka bir deniz bulamazsın..Bu şehir arkandan gelecektir,sen yine aynı sokakta dolaşacaksın..'' Çekip gidemiyoruz bi türlü dönüp dolaşıp yine aynı karaya ayak basıyoruz.Burası artık benim için bitti yeni bir liman demeyi çok istesekte ayaklarımız geri geri gidiyor sürekli.İnsan herzaman herşeyi bırakıp gitmeyi düşler,herşeyi ardında koyup yeni ufuklarda kendini bulmayı..Ama bi yeri terketmek istiyorsan en mutlu olduğun anda gideceksin.O zaman arkana bakamayacaksın.
''Yalnız kaldıysan,kalkıp pencerenden bir bak..Güneş açmış mı?Yağmur düşmüş mü? Dön bak dünyaya..'' diyerek bi umut pencerelere koşuyorsun sanki aniden 'Süprizz!!!' diye birisi çıkıvericek ya da bir mucize olucakta belirivericek diye ama olmuyor..''Bir sonbahar kadar yalnız bir kış kadar savunmasız ya da ilkbaharsan,yolun başındaysan..Asla vazgeçme..!!'' heryerde şarkılar oluyor kendi etrafını sardırıyorsun onlara..Sana sadece o yaklaşabiliyor bu şarkılarla..Bi tek o acıtabiliyor canını..Herkesten soyutluyor seni ama bi o kadar da elini kolunu dolamış,uzanamıyorsun ona..Uzansan o bir ateş sense bir su..Onu söndürmekten korkuyorsun..Ki sen değilmiydin onu zorla yeşertmeye çalışan bi bahçeye tıkan hapseden gözlerinin önünde kuruduğunu biliyorken görmezden geldiğin..Tabi o zaman seninki aşktı en tehlikelisinden şimdi ise bir koruma güdüsü..Onu neden koruyorsun peki? Ona en çok zarar veren nedir ve ya kimdir kimlerdir düşündün mü?Aslında ona zarar verende sendin..Belki istemeden yaptın..Şimdi ise günahının bedelini ödüyorsun..Günah derken duymadınız mı ''Sevmek yasaklandı artık halka açık yerlerde..''
''Yağmuru sapladın içime,tam kurumuş ölüyorken..Ansızın gelecek gibisin,gözlerinde çocuk kaygılar..Tam beni sevecek gibisin,ani bir yağmur,mevsim ilkbahar''
Bir insana yükümlülükler yüklemek ne kadar kolay değil mi?Uzaktan bakıp dudaklarına sözler yazmak..Ona bi rol vermek hayatımızda ve bu rolün sancısını çekmesini sağlamak..Sen her gittiğin yerde her dinlediğin şarkıda her yaptığın şeyde onu anımsarken (ki bundan değişik bi haz alırken) onun ne hissettiğini bilememek..Belki de ona bunların acı verdiğini ve artık yeter dediğini duymamak..O ne kadar haykırırsa haykırsın size bi fısıltıdan öte gelmeyen şeyler duymak onları bile duymazdan gelmek..
Aşk mutlu olmak demek değil ki!Aşk,içinde derin acılar hissetmek.Onu göremediğin her saniye için kendi ömründen dakikalar vermek.Onun yokluğunda bi hayalini aramak onunla yetinmek zorunda kalmak.Ha aşk için o na da gerek yok ki..Aşk her ne kadar iki kişiliktir densede sen zaten onu içine hapsetmişsin..Ee sende bi tane de ondan var.Peki neden çekip gitmesine gözyumamıyoruz sorusu akla geliyor..Hep yapbozun bi parçasının eksik kalacağını bildiğimiz içindir belki de..Ben bi parçamı kaybettim,eh yedeği de bulunmuyor işte..Belki de o kalibi ben ona diktim o ise taşımak istemiyor.Çok arabeskvari gibi gelsede sözler aşkta böyle birşey işte..Bir Müslüm Baba taşıyor gizli bir yerinde ee ne de olsa ''Aşk tesadüfleri sever!''Aşk bu kadar acıyken bu kadar canımızı acıtıyorken neden aşkın mevsimi ilkbahardır?Günden güne bizden birşeyler eksilten bu duygu(kattığı güzellikleri maalesef toplumsal nedenlerle sergileyemiyoruz kapattık kardeşim youtube misali) neden bize sonbaharı çağrıştırmıyor..Belki de sadece ben kurumaya yüz tuttum..Günden güne yapraklarımı savuruyorum yollara...
Antalya/25.03.2008 06:02 am

2 yorum:

Adsız dedi ki...

Yani sonuç olarak ilkbahar dan hoşlanmıyormusun? olay bu mudur? demeter i düşün ve baharın tadını çıkar bence:)))

Adsız dedi ki...

ne kadar hüzün bazda gelse ne kadar acıtsada canını yaşanmışlıklar ve yaşanamamışlıklar ...


her yeni güne başlayacak bir cesaretin vardır elbet



çok güzle bir yazı olmuş yüreğine sağlık